Sağlıkta dönüşümden sonra sağlık sistemimizin önemli bir unsuru haline gelen performansa dayalı ek ödeme sistemi de artık fayda ve motivasyon sağlamak yerine çalışanlar üzerinde motivasyonsuzluk kaynağı haline gelmiştir.
Nasıl ilaçların ve gıdaların neredeyse tamamının son kullanma tarihleri mevcutsa, sistemlerin de son kullanma tarihleri olmalıdır. Son kullanma tarihi geçmiş ilaçları ve gıdaları kullanmanın fayda yerine zarara neden olacağını hepimiz biliriz ve bu hususa özellikle dikkat ederiz. Bu doğrultuda sağlıkta dönüşümden sonra sağlık sistemimizin önemli bir unsuru haline gelen performansa dayalı ek ödeme sistemi de artık fayda ve motivasyon sağlamak yerine çalışanlar üzerinde motivasyonsuzluk kaynağı haline gelmiştir.
Demek ki son kullanma tarihi geçmiş olan performansa dayalı ek ödeme sistemimizi de değiştirmenin hatta tamamen sil baştan kurgulamanın zamanı gelmiştir. Bilindiği üzere döner sermaye sistemi uzun süredir bir motivasyon kaynağı değil memnuniyetsizliği artıran bir unsur haline gelmiştir. Döner sermayenin bu kadar tartışılmasının arkasında da adaletsiz bir uygulama haline gelmesi vardır.
Sağlık çalışanları üzerinde yapılan anketlerin büyük bir kısmında en çok zikredilen sorun adaletsiz döner sermaye sistemidir. Peki, döner sermaye sistemi nasıl bu hale gelmiştir. Sistemin miadını doldurmasının en önemli sebepleri ve dayanakları şu şekildedir:
-Sistem niteliğe değil niceliğe önem verdiğinden, hastalar, hastalıklar, hizmet çıktıları, kalite değil, tamamen sayılar konuşulmaktadır. Çalışanların ücretlerinin temel belirleyicileri de yine sayı odaklı kurgulandığından sunulan sağlık hizmetinin çıktıları ve nitelik üzerinde durulmamaktadır.
-Dağıtılabilir döner sermaye, toplam ciro(toplam tahakkuk miktarı) üzerinden belirlendiğinden ilaç, tıbbi malzeme, tetkik gibi giderlerde kontrolsüzlüğe ve ülke genelinde sağlık giderlerinin artışına sebep olabilmektedir.
-Döner sermaye üzerinde giderek artan mali yükler(hizmet alım giderleri, maaşını döner sermayeden alan çalışanlar, zorunlu vergi kesintileri, yatırım giderleri, stajyer ücretleri, sabit ek ödemeler, nöbet ücretleri, mesleki sorumluluk sigortası, mahkeme giderleri) hastanelerin borçluluk sürelerini yaklaşık 180 güne çıkarmıştır.
-Sendikamızın açtığı dava ile dağıtılabilir döner sermaye hesabında hazine hissesi yerine, %1 hesaplanması kazanımı elde edilmişse de Bakanlık dağıtılabilir tutar konusunda %46,5 yerine %39,5’u esas almaktadır. Dağıtılan tutarlarda Türkiye ortalaması %37’nin altına düşmüştür.
-SUT fiyatları 13 yıldır artırılmamıştır. Dağıtılabilir döner sermaye tutarı SUT fiyatlarına göre hesap edilen toplam ciro baz alınarak belirlendiğinden, 13 yıldır aynı hizmeti sunan bir hastanede dağıtılabilir tutar 13 yıldır değişmemektedir.
-Sabit ek ödemeler diğer kamu görevlilerinde gelir vergisi matrahına dâhil edilmezken, Sağlık Bakanlığı’nda gelir vergisine tabidir. Bu durum hem bütçede hem de çalışanlarda ciddi maddi zarara sebep olmaktadır.
-Sabit ek ödemelerin vergilendirilmesi hususunda net tutara vergi eklenip brüt tutar belirlendiğinden bütçeye ek yük oluşturmakta ve alınacak sabit üstü döner sermaye tutarını düşürmektedir.
-Döner sermaye tutarları, sabit ek ödemelerle mahsup edilmekte ve sabit üstü alınacak tutarlar belirlenmektedir. Sabit ek ödemeler gün geçtikçe döner sermaye havuzunun daha büyük kısmını kaplamaya başlamıştır. Çünkü sabit ek ödemeler 6 ayda bir memur maaş zammı oranında artmakta, dağıtılabilir döner sermaye ise 13 yıldır artmamaktadır. Sonuç olarak birkaç yıl içerisinde hekimler dâhil tüm çalışanlar sadece sabit ek ödemeye mahkûm kalacaktır.
-Çalışanlar arasında sadece sabit ek ödeme üstü alınan tutarlar döner sermaye olarak algılanmaktadır. Bu doğrultuda genel idari hizmetler, yardımcı hizmetler ve teknik hizmetler sınıfı personel hiç sabit üstü alamamakta, sağlık hizmetleri sınıfı çok az almakta veya alamamakta, hekimler ise giderek azalan bir döner sermaye almaktadırlar. Çalışanların neredeyse tamamı bu dağılımın adaletsiz olduğunu düşünmektedir.
-Sistemde uzun zamandır köklü değişiklikler yapılmadığından, yanlış uygulamalar ve yönelimler artmıştır. Örneğin, hasta veya hastalık odaklı değil puan odaklı bakış, idarelerin puan üretebilecek konumda olan ama ortalamanın altında kalan hekimleri keyfi olarak hastane ortalamasına yükseltmesi, %20 ek puanların sistemin dışına çıkılarak keyfiyetle belirlenmesi, hastane borçlarının çalışana ödenecek döner sermayeye yansıtılması gibi yanlış uygulamalar gün geçtikçe artmaktadır.
-Özelikle hekimlerde döner sermaye tutarları toplam gelirin büyük kısmını oluşturduğundan, hekimler adeta birbirleriyle yarışır bir hale gelmiş ve rekabet ortamı iş barışını bozmuştur.
Sonuç olarak;